Abidin Özşahin geri döndü!

LTR Abidin Özşahin

İyi günler Abidin Özşahin, röportajımıza katılabildiğiniz için çok teşekkür ederiz. Daha önce canlı yayınımıza katılıp biraz kendinizden ve yeni single’inizden bahsetmiştiniz. Bu gün röportajımız sizi ve yaptığınız müziği biraz daha yakından tanımak isteyenler için.

Evet, çok keyifli bir radyo sohbeti yaşattığınız ve Türkiye’den Londra’ya sesimi ulaştırdığınız için teşekkür ederim.

Abidin müzik dışında nasıl bir insandır? Bir çok sanatçımız bu soruya “müzik benim hayatım” gibi cevap veriyor ve kendi hayatımda da müziğin çok büyük bir önemini olduğunu bildiğim halde yine de soruyorum bu soruyu. Neden diye sorarsan, sonuçta yaşamak için müzik notalarından fazlası da gerekiyor bazen…

Ben her insanın dünyaya bir geliş amacı olduğuna inanan ve bunu ömrüm boyunca arayan bir insan oldum. Çok küçük yaşlarda başlayan müzik yaşamım kendimi bulmam konusunda hep bir araç oldu. Zaman zamanda bir amaç. Müzisyenlik benim geçimimi sağladığım bir meslek dalı. Yarı profesyonel müzik yaşantımı da eklediğimde 21 seneyi doldurmuş bir insan olarak dünden bu güne ne çok şeyi katarak yoluma devam ettiğimi görüyorum. Bunu müzik dışındaki yaşantıma yansıtacak olursak Abidin, azimli, hırslı ve çalışkan bir insan diyebiliriz. Hem aklın, hem mantığın, hem duygularıyla ama en önemlisi vicdanı ile hareket eden bir insan oldum. Belki de bu sebepten çokça haksızlığa uğramış ama kimseye haksızlık etmemişimdir. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum. Buradan kendimi anlatmam ne kadar zor olsa da, aslında beni tanıyan insanlara sormak lazım nasıl bir insan olduğumu.

Müzik merakın ne zaman başladı? Bu belki çok klasik bir soru olacaktır ama ne zaman sabah uyanıp, ben şarkı söyleyeceğim, müzisyen olacağım dedin kendine?

Müziğe olan ilgim ilkokul yıllarımda başladı. Elime geçen her nesne ile ritimler tutar yarım yamalak ezberlediğim şarkıları söylerdim bağıra çağıra. Zamanla gitara merak sardım, enteresandır ama kendi kendime öğrendim gitar çalmayı fakat bunun yeterli olmadığını da anlayınca Akademisyenler tarafından 4 sene gitar ve şan eğitimi aldım. 1994 senesi liseden mezun olduktan sonra bu işten para kazanmam gerektiğine karar verdim. Üniversiteyi Konservatuar okuyarak hayal etsem de istediğim okulun sınavını kazanamadım. Ama sonrasında bir dönem Türk Halk Müziği sanatçısı Abdurrahman Yağdıran hocamdan usul ve makam dersleri alarak Türk müziğinin temeline yöneldim. O gün bu gündür batı müziği ve Türk müziği sentezleriyle müzik yaptım.

Seni çoğumuz ilk 2004 yılında tanıdık, o günden bu güne senin için müzik konusunda neler değişti?

2004 senesinde tam profesyonel müzik yaşantım başladı ilk solo albüm çalışmamla. O dönemler müzik sektörünün korsanla mücadelesi ve dar bir boğazdan geçiş dönemiydi. Bu gün baktığımızda hayatımıza çok hızlı giren teknoloji ve dijital dünyaya ayak uydurabilmenin mücadelesini verdim. Bir çok sanatçı gibi bende değişen sistemin içinde yer almaya devam ediyorum. Artık eskisi gibi fiziki olarak albüm dönemi neredeyse bitti. Dijital bir müzik dünyası var, bu süreci atlatabilen ve adapte olan kalıyor, ayak uyduramayan ise ya unutuluyor ya da müzik yaşamına son veriyor. Benim temennim daha uzun yıllar bu işi başarı ile devam edebilmek.

O zamanlar kendine koyduğun hedefler var mıydı? O hedeflere bu gün olduğun yerden baktığında “istediğim yere ulaştım” der misin?

Ben 1994 yılında müzik adamı olmak kendi şarkılarımı milyonlara duyurmak hedefi ile çıktım yola. 2004 senesinde bu hedefime ulaştım. Önümdeki ilk on yılın sonunda ise prodüktör olmayı ve kendi albümlerimi yapabileceğim bir yapım şirketi kurmak vardı. 2007 yılında kurduğum ATP Prodüksiyon şirketim ile kendi yapım şirketimi kurmuş ve 2013 senesinde Duy Beni isimli ilk prodüksiyonumu gerçekleştirdim. Yani Şu ana kadar hedeflediğim her şeyi gerçekleştirmişim. Bundan sonrası için hedefine ulaştığım hayallerimi daha fazla geliştirmek ve müzik sevenlere daha fazla projeler üretmek.

Eskiden tek ‘Abidin’ olarak bilirdik seni, şimdi soyadını da kullanmaya başladın. Bunun özel bir sebebi var mıydı?

Evet ilk albümüm “Aşktan Yana” Abidin ismi ile piyasaya çıktı. Ama aradan geçen dokuz senenin ardından kişilik bulmuş müziğimin yeni bir marka ismi ile çıkmasını istedim ve marka adımızı Abidin Özşahin olarak yeni bir soluk olması dileği ile değiştirdik. Çünkü müziğime popilist bir yaklaşım yerine daha net ve daha keskin bir duruş koymam gerektiğine inandım.

‘Aşktan Yana’ ve ‘Duy Beni’ arasında nerdeyse 10 yıl var, bu on yıl içerisinde neler oldu?

Çok hızlı gelen şöhretin çokta hızlı gitmesi ihtimaline karşı kendimi biraz geri plana çekme ihtiyacı hissettim. Çünkü her ne kadar 1994 yılından bu yana bir müzik alt yapım olsa da kendime katmam gereken, eksiklerimi tamamlayacağım ve geliştireceğim yeni şeyler çıktı. Müzik sektörü sadece fiziki özellik ve sesten ibaret değildi. Şiir ve edebiyata olan ilgim sayesinde kendi şarkılarımı milyonlarla buluşturmak en büyük arzumdu. 2006 senesine kadar süren çok yoğun bir konser maratonundan sonra artık daha az konser verip kendimi stüdyoma kapatmak gerekiyordu. Çünkü popüler olmak geçici bir şeydir. Ve müzik hayatında kalıcı olmak için üretmek şarttır. İşte bu geçen süreyi yapım firması kurmak, stüdyo kurmak, şarkı yazmak ve en önemlisi bu işleri başarı ile yürütebilmek için en doğru ekibi kurmakla geçirdim.

Biraz daha yaptığın müzikten bahsedelim. Sen kendi tarzını nasıl yorumluyorsun?

Gençlik yıllarımı hem yabancı hem de Türk rock şarkıları dinleyerek, sahnede onları seslendirerek geçirdim. Zaman içinde Türk müziği eğitimi aldıktan sonra hem batı hem de Türk motiflerine yöneldim. Sonuç itibari ile yaşadığımız topraklarda her kültürü barındıran duygular mevcuttu. Müzikte hayat gibi bir arayış. Ben müziği kategorize etmeden yapmayı seven bir sanatçıyım. Benim müziğime baktığınızda, batıyı da, doğuyu da Anadolu’yu da duyabilirsiniz.

Ben şahsen ‘Boşuna’ adlı şarkıyla ilk tanımıştım seni, hatta yeni bir şarkı çıkardığını duyduğumda ilk o klip ve sahilde yaktığın ateşe haykırışın aklıma gelmişti. Hemen çocukluğuma geri götüren anılar canlandı önümde. Ve sanırım bende de olduğu gibi çoğu insan büyük bir sevinçle karşılamıştır ‘UÇURUM’u. Positif bir şekilde hep çok ateşli, heyecan dolu ve birazda ‘şımarık/deli dolu’ bir halin vardı kliplerde. Uçurum daha da olgun bir şarkı, daha fazla hüzün var içinde. Bundan sonra bu tarzda devam etmeyi düşünüyor musun?

Evet yıl 2004 ve ben 26 yaşında heyecanlı bir genç olarak çıktım dinleyenlerin karşısına. Yıl 2015 ve bugün 37 yaşında hala heyecanlı ama yetişkin bir Abidin var. Şarkılarımı yaşanmışlıklardan esinlenerek yazıyorum. Ve sanırım yaş ilerledikçe yaşanmışlıklar ve notalara dökülenler biraz beni yansıtıyor. Ne yaşarsam onu yansıtacağım müziğime. Çünkü ben samimiyete inanan ve samimi olmayan hiçbir şeyin içinde olmaktan mutlu olmayan biriyim.

Söylediğin şarkıların arasında hangisi gözbebeğin? 🙂

Boşuna, İki Satır, Penceremde Yağmurlar, Duy Beni, Aman Aman, Bebeğim ve tabi ki Uçurum. Bu yedi şarkı benim göz bebeklerim.

Her şarkının söylenen cümlelerden ötürü daha derin bir hikayesi vardır, “UÇURUM”un hikayesini bize anlatır mısın?

Ben şarkı yazarken bir film senaryosu gibi yaşanmış hikayelerden kurgulayarak yazmayı seviyorum. Hatta Şarkıyı yazarken bir yandan video klip’ini de kafamda canlandırıyorum. Uçurum da böyle bir şarkı. Yaşanmış bir ilişkinin ardından herkes bir süre sonra yeni bir sevdaya yelken açar, kimileri ise uzunca yıllar içine kapanır. Her iki koşulda da bazen biten bir ilişkinin ardından ne yaparsan yap o günleri, yaşadıklarını unutamaz, unutmak istemez ve o acıyla hayatına devam etmeye çalışırsın. Ama birde gurur denen şey vardır ki bu acıyla yaşarken de aslında hiç acı çekmiyormuş ve her şey yolunda gibi davranırsın ama bunu sadece kendine itiraf edersin. İşte Uçurum ayrılık sonrası yaşadığı iç çatışmalarını anlatıyor.     

Seçebilseydin, kimlerle düet yapmak isterdin? Müzik hayatına baktığında şu an en çok yapmak istediğin bir şeyi anlatır mısın bize?

Şebnem Ferah, Sezen Aksu ve tabi ki Tarkan hep bir projede beraber düet yapmak hatta sahneye çıkmak istediğim isimlerin ilk sırasında geliyor. Kendi tarzımda hayata geçirebileceğim farklı birkaç projeler var. Mesela türkülerden oluşan bir albüm, akustik performanslardan oluşan yol şarkıları gibi projeler var hedefimde. Ve bu albümlerin konser turlarını hayata geçirmek.
Müzik yapmak, duygularla çalışmak gerçekten çok sevinçli ve aynı anda da çok yorucu bir iş. Ve dışardan gözüktüğü gibi maalesef hep çok ilham verici günler geçirmiyoruz biz yazarlar. Bazen hatta vazgeçmeyi bile düşünüyor olabiliriz. Tam umudunu kaybetmek üzereyken ya da yeni bir şarkıya ısınamadığın anlarda neler yaparsın? Hedeflerimizi göz önünden kaçırmamak için dinleyicilerimize hangi öneride bulunursun?

Müzik bir deterjan değil ki pazarlayasın. Her şeyi bu kadar hızlı tükettiğimiz bir dönemde müzikte bu hızlı tüketimden nasibini alıyor. Ama ben her şarkının bir doğal süreci olduğuna inanıyorum bu süreyi kestirmek çok zor. Kimisi aylar içinde unutulurken kimi şarkılar yıllarca dillerden düşmüyor. Benim burada ki görevim uzun yıllar dillerden düşmeyen şarkılar yazmak, o şarkıyı bulmak. Her türlü sıkıntısını yaşadığımız müzik dünyasında pes etmek vazgeçmek lüksüne sahip değiliz. Çünkü yıllardır takip eden ve dinleyenlere bu bencilliği yaşatamayız. Önemli olan bir sanatçının hedefinin olması, dinleyenlerinde o sanatçıyı takibi, dinlemeyi bırakmaması. Artık bir tıkla istediğimiz sanatçı ile iletişim kurabiliyoruz sosyal medya aracılığı ile. Ne zaman kimse artık sizi tercih etmez ve dinlemez işte belki o zaman müzik yolculuğu bitmiş demektir.

Bu konuda bize tavsiye edebileceğin bir kitap var mı?

Her insan aslında bir kitap, sanatçıların hayat hikayelerini öğrenebileceğiniz bir çok doküman mevcut internet ortamında. Bence hiç kimse bulunduğu konuma öyle kolay gelmiyor. Hepimizin çok zor, çok umutsuz günleri olmuştur. İşte bu kötü günleri nasıl atlattığını öğrenmek bir kitap kadar faydalı olacaktır. Kitap demişken 2009 senesinde “Ben Hiç Popstar Olmadım ki” adında anı biyografi tarzında bir kitap yazmıştım belki bunun ikincisi de gelebilir.

Ve son olarak Londra Türk Radyosu dinleyicilerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Siz dinleyenlerin sayesinde, bizleri dinleyenlerle buluşturan sizlerin sayesinde bu işi yapmaya çalışıyoruz. Sanata ve sanatçıya değer vermekten, destek çıkmaktan hiç vazgeçmeyin.
Bizimle keyifli bir zaman geçirdiğin için çok teşekkür eder, yolunda başarılar dileriz. Bundan sonraki projelerinde de Londra’daki dinleyicilerine ulaşmak için burdayız.

Bu buluşmaya aracı olan Londra Türk Radyosu çalışanlarına ve emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim. Sevgi ve saygılarımla, Abidin Özşahin.
Sevgiyle ve huzurla kal.

YAĞMUR AYDOĞAN
LONDRA TÜRK RADYOSU
www.londonturkishradio.co.uk

Abidin Özşahin’e ulaşmak için:
abidinozsahin.com
twitter.com/abidinonair
facebook.com/abidinonair

«
»